Bozuk Aşa Yeni Tabak! - Mustafa Balbay

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay,ın 12 Mart 2012 köşe yazısı:
Bozuk Aşa Yeni Tabak!

Yeni anayasa çalışmalarından genel bir uzlaşının çıkabileceğine yönelik beklenti giderek zayıflıyor. Eğitim sistemine ilişkin tartışmalar da gösterdi ki iktidar toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren
konularda bile “ortak nokta” aramaya yanaşmıyor.
İktidarın dışarıdan gelen seslere bakışı şu:
“Benim planlarımla ters düşmemek şartıyla her türlü düşünceni bana iletebilirsin.”
Eğer “uzlaşmaya açıkmış” görüntüsü vermek istiyorsa şu yöntemi izliyor:
“Sen görüşlerini bana ilet. Sonra ben nasıl istiyorsam öyle bir hazırlık yaparım.”
İktidar gücünü bu anlayışla kullanırken Meclis Başkanlığı da değişik kentlerde anayasa toplantıları yapıyor, toplumun beklentilerini dinliyor.
Mart ayı başında İzmir’de yapılan toplantıdan yüzde 54’le Türkiye’nin bugünkü en önemli anayasal sorununun “adalet eksikliği” olduğu sonucu çıkmış.
***
Türkiye’de adalet eksikliği, can güvenliği, iş güvencesi, gelecek kaygısı gibi temel bir sorun olarak insanların gündemine yerleşti.
Adalet mekanizması, siyasal hedeflerin bir parçası haline getirilince karşımıza böyle bir sonuç çıktı.
Aceleyle ve kamuoyuna duyurulan hedeflerin dışındaki niyetlerle atılan her adım, düzeltilmesi gereken yanlışları da beraberinde getirince, her mevsimi bir “yargı paketi” ile karşılamaya başladık.
Başkentten gelen haberlere göre 3. yargı paketi mutfakta, 4. yargı paketi de dolapta. Oralardan sofraya gelene dek ne tür değişikliklerden geçecekleri, ne kadar genişletilip daraltılacakları belli değil.
Adalet Bakanlığı’nın sorunları çözmekten çok hukuku istediği yörüngede tutma arzusunda olduğunu gösteren en ilginç adım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) giden yollara ilişkin.
Türkiye’de iç hukuk yolları tükenince başvurulan AİHM aslında çok da kestirme bir yol değil. Kendi içinde uzun zaman alan bürokratik mekanizmaları var. Kararlar 5-10 yıldan önce çıkmıyor. En acil konuya bakma süresi 3 yılı buluyor.
Ancak Türkiye’de hukuk ihlalleri o kadar sistemli ve uzun süreli ki, belli bir aşamada deyim yerindeyse dağlar kadar dosya yığılabiliyor. Şu anda salt uzun tutukluluk sürelerine ilişkin dosya sayısı 3 bini bulmuş durumda. Bunlarla ilgili karar süreci yaklaşınca bakanlığın “çözüm” arayışı içine girdiğini görüyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, çözüm dedikse dosyaların hızla hukuka bağlanması için bir arayış değil. AİHM yolunu biraz daha dolambaçlı hale getirmek için iki baraj daha konması planlanıyor.
AİHM’ye gitmek için tüm iç hukuk yollarını tüketinceye kadar siz tükeneceksiniz ve AİHM’deki dosya sayısı azalacak.
Barajlardan biri Anayasa Mahkemesi olacak. Ötekinin de özel bir komisyon olması planlanıyormuş. Komisyon son bir kez daha tarafları barıştırmak için çaba harcayacakmış.
***
Benzetmede hata olmaz; Adalet Bakanlığı’nın bu girişimleri, bozulmuş bir yemeği yeni bir tabağa koymaya benziyor.
Yeni tabakta bozulmuş yemeğin tadı ne kadar güzelleşirse, eklenecek yeni mekanizmalarla hukuk standardımız o kadar yükselir.
Bu tür eleştirilere bakanın yanıtı şu oluyor:
“Size de yeni tabak beğendiremiyoruz. Yakında yepyeni bir tabak daha ekleyeceğiz, ona da laf edersiniz...”
Biz de bu süreçten hukuk bekliyoruz!
Yazının başında vurguladığımız gibi adalet eksikliği salt ateşin düştüğü yerdekilerin değil, artık etrafındakilerin de hissettikleri bir sorun.
Türkiye koşullarında zor olan bir şey yeşermeye başlıyor, adalet toplumsal bir ihtiyaca dönüşüyor...
Aslında gerçek de budur.
İnsan için ekmek ne ise insanlık için de adalet odur.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget