İşte Paşam İstanbul! - Ahmet Tan

Haydarpaşa yarın kapatılıyor! Kapatılan, Haydar Paşa olsa söyleyecek bir söz olamaz.
“Paşa’dır, bir işe bulaşmıştır; demek ki  hak etmiş!” falan denebilir.
Hem, “Darbecileri kazığa oturtalım!” diyen
Haybecilerin iktidar palyaçolarının ortalığı sardığı
bir ülkede paşaların kapatılması çok doğal...
Ama bu kez kapatılan farklı bir paşa!
Padişahlar döneminin...
Övündüğümüz tarihimizin anıtsal bir parçası...
Günde on binlerce insana hizmet veren...
Anadolu’yu İstanbul’a İstanbul’u
Anadolu’ya bağlayan ülkenin en anıtsal tren istasyonu...
Öteki paşalar için hadi tamam diyelim...
Ama Haydarpaşa ile dertleri ne?
Yanıt çok açık!
Oturduğu arazi 1.5 milyon metrekare...
Üstelik deniz kıyısı...
Dünyanın en nadide manza-rasına sahip...
Yani santimetresi para...
Tarihimizle övünen iktidar basınından ise
“çıt” çıkmıyor...
Lay lom basını ise bir dönemin ünlüsü
“Haydar Paşa’nın Gelini”ne gösterdiği ilginin milimini bile esirgiyor.
1.5 milyon metrekareden ileride reklam hissesi çıkar falan diye herhale...

Abdi İpekçi’ye Ağlayan Mumcu..

Abdi İpekçi yarın Zincirlikuyu’da 11.00’de kabri başında anılacak.
TGC’de saat 14’te de arkadaşları (Nail Güreli, Orhan Erinç, Orhan Birgit, Altan Öymen) bir panelde bir araya gelecek.
19 yıl önce evinin önünde aracında öldürülen Uğur Mumcu’nun, kendisinden önce 1979’da yine evinin önünde aynı kanlı kaderi paylaşan Abdi İpekçi için ertesi gün yazdıklarına baktık:
“Daha geçen cumartesi İstanbul’da bir açık oturumda, beraberce, düşünce özgürlüğünden
söz ediyor, vergi adaletsizliğinden örnekler veriyorduk.(…) Ey okuyucular, İpekçi’yi her gün okuyan okuyucular.
(…) gözyaşlarımızı gözyaşlarınızla birleştirin... (...) O uygar gazeteci, o en yetkin gazete yöneticisi kanlı kefenler içinde ilerici Türk basınının namusunu simgeliyor şimdi.” (2Şubat 1979- Cumhuriyet).
Türk basınının namusunu simgeleyen o kadar çok yazar, gazeteci öldü ve öldürüldü ki...
Bugün, geride Türk basınının namusunu simgeleyecek fazla gazeteci kalmamasının bir nedeni de bu...

Tedbiren yakalama-ma

Hakkında “yakalama emri” bulunan 700 bin
(Evet yedi yüz bin!) kanun kaçağı varmış.
Bu geçen yılki son resmi rakam.
Halen 120 bini aşan tutuklu ve hükümlünün yattığı cezaevlerinin kapasitesi ise 75 bin.
Bir yatakta iki kişi yatıyor veya nöbetleşe uyuyabiliyor...
Koğuşlar karlı havada durakları es geçen belediye otobüsleri gibi...
Bir de aranan o, 700 bin “sanığın” hepsi yakalansa...
Çok şükür kahraman polisimiz - jandarmamız çok anlayışlı ve tedbirli davranıyor da...
“Silivrilikler” dışında kimseyi yakalamıyor!

No problem... yes minit!

9. Cumhurbaşkanı-mız ne demişti?
“Meşruiyet içinde çare tükenmez!”
AKP iktidarı da pek meşru ve ak sayılmasa da çare üretip duruyor...
Üniversite kuruyor, ama yurt açmıyor...
Çareyi ise öğrenciyi faili meçhul yurt yönetimlerine yönlendirmekte buluyor...
Tutuklama emri çıkartıyor...
Ama yakalamıyor.
Avrupa’nın en büyük adalet sarayını yaptı ya...
Her salonuna malum levhayı astı ya...
Ötesi no problem!
Tıpkı.. “van minit” gibi..
“Daha da Davos’a gelmem!” deyip...
İlk Davos toplantısına hem Başbakan Yardımcısı’nı hem de iki bakanını birden göndermesi gibi...

Durmak yok, yolmaya devam

Dolar 1.90’a çıktı diye mazota benzine 10 kuruş zam yapıldı.
Dolar 1.80’in altına indi...
Ama 15 gündür hâlâ zamlı akaryakıt kullanıyoruz...
Akaryakıta 2005 yılından beri “Serbest Fiyatlandırma Sistemi” uygulanıyor.
Bu iktidara özel sistem akaryakıtçıları haksız kazanca boğarken tüketiciyi de yolmaya devam ediyor.
Tam gaz!
Yeniden yapılandırma sırası...
“Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirilmez!” derler...
Yine de karpuz mevsimine daha çok var, diyelim...
Naçizane arz edelim:
30 Ağustos’u yeniden yapılandırma...
29 Ekim’i erteleyerek güncelleme...
19 Mayıs’ı stadyumlardan dışarı çıkarma...
Derken...
Sıra...
İstiklal Marşı’ndadır!
Zaten, kimi sözde sivil kuruluşlar ve başta TBMM’deki malum partimizin örgüt toplantılarında, ne ay yıldızlı bayrak görüyoruz ne de İstiklal Marşı duyuyoruz.
Bu konuda Avrupa’dan da inceden destek gördükleri ise...
Görme ve duyma engelli yurttaşlarımızın bile malumudur...
AB yetkilileri yeri geldikçe yineleyip duruyor...
“Devletinizin resmi simgelerindeki ‘ırkçı söylemleri’ ayıklayın...”
İstiklal Marşı en resmi simgemiz ve söylemimiz!
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...”
Diye başlayan...
“Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal...”
Diye devam eden marşımıza da el atılacağı gün yakındır!
“Türklük”, “kahramanlık” “ordu” gibi AB normlarına aykırı unsurlar zaten AKP normlarına da pek uygun kaçmıyor...
Bu tür söylemler ayıklanırsa...
Yeni ‘Anayasa Paketi’nde, “vallahili yemin” gibi yeni öğelere de yer açılmış olacaktır !

 Ahmet Tan/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget