Komutanlar Abd, Akp Operasyonlarına Boyun Eğmediler… -

“Ordumuza Sahip Çıkalım” başlıklı makalemde şunları yazmıştım:
“…Ordu tertipçilikle, suikastçılıkla suçlanıyor. Ordu sorguya çekiliyor.
Parçalanmış, bölünmüş, komutanları esir alınmış bir Türkiye ne Atatürk’ün ne de Atatürkçülerin ülkesi olabilir…
Ordusuz devlet olmaz. Ordusuz millet olmaz. Ordusuz halk olmaz.
Nerdesin ey muhalefet? Neden sesin soluğun çıkmıyor? Niçin ordunu savunmuyorsun? “
Ordu, Muhalefetten önce savundu kendisini.
Komutanlar istifalarıyla emir eri, kurşun asker olmadıklarını dosta, düşmana tüm dünyaya ilan ettiler. Şanlı geçmişine, onuruna, gururuna sahip çıktılar.
Ezelden ebede, AKP’nin hedefinde iki kurum vardı: Ordu ve yargı. AKP, bu iki kurumu ele geçirip, İslam cumhuriyetinin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı düşünmekteydi. Yargıyı ele geçirdi. Sıra ordunun işinin bitirilmesine gelmişti.
2002’den önce de 2002’den sonra da AKP, bu hedefe kilitlenmişti. Çünkü geçmişte kurulan İslamcı partiler de aynı engellerle karşılaşmışlar ve siyasal yaşamlarını sürdürememişlerdi. Yakın zamana kadar bu kâbusu AKP de yaşamış, bir kez de “kapanma tehlikesi” geçirmişti.
Türk ordusu hem ABD’nin hem de siyasal İslam’ın en büyük düşmanı, korkulu rüyasıydı. Fethullah Gülen davullarla, zurnalarla, törenlerle Türkiye’ye dönüp, Humeyni gibi yönetime el koyacağı günleri sabırsızlıkla bekliyordu ama karşısına Mustafa Kemal’in Cumhuriyet ordusu çıkıyordu. Amerika ve yerli ortakları Ortadoğu’yu bir Amerikan kıtası yapmak için can atıyor ama yüce Türk ordusu sarp dağlar gibi geçit vermiyordu. Ne yapıp edip bu engeli aşmaları gerekiyordu.
Amerikan yönetimi ve CIA ajanları, bu nedenle planlar, programlar yaptılar. Projeler geliştirdiler. Tertipler düzenlediler. Ordunun gücünü kırmak, moralini çökertmek, onu komutansız ve başsız bırakmak için BOP eşbaşkanlarını görevlendirdiler. Yandaş basını oluşturdular.
Yandaş basın durmadan darbe senaryoları ve çete adları ortaya atarak ihbarlarda bulunuyor; subay, sivil demeden tüm ulusalcıları suçluyordu..
Bunun sonucunda “Ergenekon” denilen, tuhaf bir terör örgütü çıktı ortaya. Türkiye’nin hemen hemen tüm kentlerinde üyesi bulunan ama birbirini tanımayan, her meslekten kişilerden oluşan bir çeteydi bu. Darbe yapıp hükümeti alaşağı edecekti. Hazırlanan dosyalarda yıllar önce emekliye ayrılan, hatta yaşamını yitirmiş komutanlar bile vardı.
Önce sivilleri tutukladılar. Ses çıkmadı kimseden. Kimse karşı koymadı. Çünkü onlar yaşamlarını sürdürüyorlardı ve kendilerine karışan, görüşen yoktu. Başkalarının sorunları onları ilgilendirmiyordu. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorlardı.
Derken sıra emekli subaylara, ardından muvazzaflara, daha sonra da görev başında olan paşalara, ordu komutanlarına geldi. Şaşkınlık, telaş, korku diz boyuydu ve sessizlik devam ediyordu.
Gencecik teğmenler tutuklanıyordu. Ne ilgilenen ne arayan vardı. Ordu seyirci konumundaydı. Yaşlı başlı generaller günlerce sorgulanıyor, kötü koşullar ve yaşanılan stres karşısında acil servislere kaldırılıyorlardı. Dönüp bakan yoktu. CHP de MHP de “Yargıya bırakalım, yargı sorunları çözer…” diyordu.
Bütün bu işler olup biterken muhalefet partileri uykudaydı. Sendikalar, dernekler uykudaydı. Parti başkanları, parti yöneticileri rahat, sakin, olan biteni meclis salonlarından yarım ağızla eleştirmekle yetiniyorlardı, o kadar.
Oysa haksızlıklar, hukuksuzluklar arşa yükselmişti ve bu faşist uygulamalar karşısında yer yerinden oynamalı, tüm yurt yüzeyi direniş alanına dönmeliydi.
Geçen yıl, bu elverişli koşullar ve ortam karşısında ABD ve ortakları “orduyu dize getirme” konusunda iyice umutlandılar. Recep Tayyip, Obama görüşmeleri YAŞ öncesinde hızlandı. Onlara göre ordu “teslim bayrağı”nı çekmek üzereydi ve artık “son vuruşu” yapmanın zamanı gelmişti. ABD karşıtı bazı komutanların terfilerine engel olunmalı, ordu atamalarında, rütbe belirlemelerinde hükümetin de söz sahibi olduğu YAŞ üyelerinin beynine yerleştirilmeliydi.
Bu amaçla, bu yıl olduğu gibi geçen yıl da YAŞ’tan birkaç gün önce, 78’i muvazzaf olmak üzere, 102 subay hakkında “yakalama” emri çıkartıldı… Sonra bu uygulamadan vazgeçildi. Yani, oyun içinde oyun oynanıyor, bir takım hesaplar yapılıyordu.
Daha önce de bu yolu deneyenler olmuştu. Bir zamanlar Menderes dönemimde de “Battal Gazi Ordusu”, “Omuzları kalabalıklar” gibi sözlerle ordumuz aşağılanmak istenmişti.
Mütareke yıllarında ise saray ve çevresi İngilizlerle işbirliği yapıp orduyu felç etmek için büyük çaba göstermişti.
1918 yılında Mondros Mütarekesi ile ordu lağvedilmiş, elinden tüm teçhizat ve silahları alınmıştı Türk subayları Malta’ya sürgüne gönderilmişti. Geride kalan çok az sayıda subay Mustafa Kemal’le birlikte Anadolu’ya geçip, Kurtuluş Savaşını başlatmıştı. Mustafa Kemal şunları söylüyordu o yıllarda:
“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur.
İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için pek tabii olarak evvelâ onu ordudan mahrum etmek çarelerine başvurdular… “
Günümüzde de Mütareke Yıllarında olduğu gibi, iktidar ABD ile işbirliği yaparak, “orduyu felç etmek“ için elinden geleni ardına koymadı. Bu yıl yapılacak YAŞ toplantısından önce sömürge valilerinin birisi geldi, ötekisi gitti. Orduyu yeniden yapılandırmak istiyorlardı. Sonunda komutanlar isyan etti.
Dostun da düşmanın da bilmesi gereken şudur: Tarih boyunca Türk ordusu (geçici dönemler hariç) hiçbir zaman yenilmedi. En kötü dönemlerinde bile bağrından mutlaka bir Mustafa Kemal Atatürk çıkardı ve onurumuzu kurtardı. Korudu.
Ordumuzun içine düşürüldüğü bugünkü durum da gelip geçicidir. Mutlaka gerçek gücüne, yerine, onuruna ve eskiden olduğu gibi halkın güvenine kavuşacaktır.
Şimdi buradan çok açık ve net olarak sesleniyor ve diyorum ki: Orduyu tertiplerle, hayali senaryolarla yıpratmaya, dize getirmeye, bozguna uğratmaya çalışmak kimseye iyilik getirmez.”
“Orduyla oynayanlar, ateşle oynadıklarının bir gün farkına varacaklardır… Öncekiler gibi onların da sonu hüsran olacaktır…

Ali Eralp

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget