Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi.. Sabır buraya kadar! - Ruhat Mengi

Nereye baksanız Genelkurmay Başkanı ile Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Komutanları’nın toplu şekilde istifası için “Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi” diye veriliyordu haber... Başbakan Erdoğan’ın “Yüksek Askeri Şura’da kriz beklemiyorum” tahmini doğru çıkmamış, tam aksine “krizlerin en büyüğü” ile karşılaşılmıştı. Türkiye’de daha önce hiç karşılaşılmamış bir durum bu...

İçişleri Bakanı’nın bile “Henüz yorum yapacak durumda değilim, Başbakan gerekeni söyleyecektir” dediği bir durumda doğrusu söyleyecek fazla bir şey yok. Olay tümüyle çok üzücü ama çok kötü bir zamana, tam terör konusunun en ciddi şekilde ele alınması ve TSK’nın en çok çalışması gereken zamana denk gelmesi daha da üzücü..

Saklı gizli değil, zaten TSK üzerinde uzun süredir “tutuklamalar ve terfiler konusundaki baskılar”ın dayanmaları güç bir hale geldiği görülüyordu. Terfi edecek generallere bir iddia bulunarak (ki bazılarının hiçbir dayanağı olmadığı ortaya çıkmasına rağmen) ya tutuklanmaları veya YAŞ toplantısında Hükümetin karşı çıkması besbelli ki bugüne kadar sınıra dayanmış olan sabırları taşırdı.

Her konudaki uzlaşısızlık, ülkenin en ağır şartlar altında olduğu bir dönemde bile değişmedi, terfiler konusunda çıkarılan sorunlar giderilmedi. Genelkurmay Başkanı’nın ve Kuvvet Komutanları’nın yerine kim getirilirse getirilsin bu olay TSK’yı ve ülkeyi ciddi şekilde etkileyecektir. Benim asıl anlamadığım, bugüne kadar terfiler konusunda hiçbir hükümet döneminde görülmeyen boyuttaki israrın, herşeyi göze almanın sebebi ne? Galiba asıl cevap aranması gereken soru bu!



*****


Vergi anlaşıldı, ya Kürdistan?

Askerlerin katliam şeklinde öldürüldüğü saldırılar, mayın döşemeleri var ortada.. “Efe Efe” rumuzuyla yazan okurumuz dün; “Ruhat Hanım, ‘mayın patlamasında 1 şehit, 4 yaralı var’ diyoruz ama o yaralıları kolu bacağı kopmuş, vücutları patlama ile tanınmaz hale gelmiş oluyor” demiş yorumunda. Doğru, yaralı derken bunu aklımıza getirmiyoruz. Bir yanda bu katliamlar yapılırken öte yanda BDP’lilerin “PKK ile bağlantıları yokmuş gibi konuşmaları ve sorumlu olarak operasyonları göstermeleri” de saçmalıktan başka bir şey değil.

PKK terör örgütünün başı Öcalan dün “Benim yapacaklarım bitti. Bir şey yapabilmem için sağlık, güvenlik ve serbest hareket alanı verilmesi lazım” demiş. “Sağlık ve güvenlik”te bir problem olmadığına göre mesele “serbest kalması”. Demek ki Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri nin değiştirilerek kendilerine ülkenin yarısının verilmesi, özel güvenlik gücü gibi diğer isteklerinin yerine getirilmesinden de önce bunun yapılmasını istiyorlar ve o da (yine bir okurumuzun dediği gibi) kurye avukatlarıyla bildiriyor.

HÜKÜMET Mİ GÖRÜŞTÜ?

BDP Grup Başkanı Demirtaş da dün daha önce BDP’li Bengi Yıldız’ın söylediği ve elbette olmayacağı açıklanan “devlete vergi vermeyiz, yardım alırız” şeklindeki talepte düzeltme yapmış; “özerk bölge vergi verir, bir kısmı içerde kalır” gibi şeyler söylemiş. Ama nedense Bengi Yıldız’ın dile getirdiği diğer taleplere, örneğin “özerk bölge” dedikleri şeyin “Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun tamamı Kürdistan olacak” anlamına geldiği açıklamasına hiç değinmemiş. Her cümleye parsel parsel ve her birine ayrı terör saldırılarıyla mı değinecekler acaba?

Bir önemli açıklaması da “Öcalan’la yapılan görüşmeler”le ilgili. “Öcalan’ın Kürt sorununda en önemli aktör olduğunu, Hükümet de zaten kendisiyle diyalog içindeyse bu nedenle olduğunu” söylüyor. Arkasından “İçişleri Bakanı Naim Şahin’in BDP ile görüşmeyeceğini açıklaması” için “BDP ile görüşmeyeceğim demek bu sorunu çözmeyeceğim demektir” demiş. “Kaçırılan askerler konusunda katkı sağlamak isteriz ama bize böyle bir talep gelmedi” dedikten sonra da Silvan katliamından öyle bir söz etmiş ki dersiniz TSK operasyonları bu mayın ve diğer pusu cinayetlerini önleme amaçlı değil de durup dururken yapılıyor.

Bir de “Hükümet bir şekilde açılımdan vazgeçmek istiyordu,

Silvan bahane edildi. Hükümet kamuoyuna bunun hesabını vermeli” iddiası var ki (seçime kadar Öcalan’la görüşmeler sürdüğü ve sonra söylemler değişip sertleştiği için de) çok ciddi bir suçlama içeriyor.

Tabii Öcalan’ın “İran’ın Kandil’e saldırısı alçakça bir saldırıdır, tahmin ediyorum Türkiye de işin içindedir” sözünü unutmamak lazım, kendilerine yapılan baskınlar alçakça saldırı ise Türk askerlerine kurulan pusuların adı ne?

KRİZ PKK’YA YARAMASIN?

Kısacası, hangi söze ve eyleme baksanız çelişkiden geçilmiyor, neresinden başlayayım? Hükümetin Öcalan’la görüşmeleri “devlet yapıyor” demesi akla MİT veya başka bürokratları getiriyordu. Eğer burada söylendiği gibi Hükümet yapmışsa o zaman şimdi “BDP ile görüşmeme kararı neden” sorusu çıkıyor ortaya. Demirtaş’ın “kaçırılan askerler” konusundaki sözü ve

suçu operasyonlara atması zaten anlamsız ötesi bir durum.

Madem ki PKK ile ortak çalışıyor, onun cinayet eylemlerini övüp PKK bayrakları-Öcalan posterleri altında konuşuyorsunuz, kaçırılan askerler konusunda katkı için talep mi lazım? Üzgünseniz halledin,

değil mi?

Tablo “yeni terör saldırılarının olacağını, yeni kayıplar verilebileceğini” işaret ediyor. Dua edelim de tam şu sırada YAŞ’ta sorunlar yaratılması ve TSK’nın tüm üst kademesinin istifa etmesiyle çıkan kriz terör örgütüne yeni fırsatlar sunmasın! “TSK bana bağlı, benim emrimde” diyen Hükümet sorumluluğun da tek sahibi değil midir?
Ruhat Mengi/Vatan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget